Mektebe başlama merâsimi: Âmin Alayı

Osmanlı'da ıslahat döneminde klasik dönemin eğitim ve öğretim müesseselerine de yeniden şekil verildi. Bu eğitim ve öğretim müesseselerinden birisi de İbtidâî mektepleridir. Tanzimatta dokunulmayan sıbyan mektepleri, 1279/1862'den sonra ibtidâîyyelere dönüştürülmüş ve mevcûd 360 sıbyan mektebinden 36'sı ibtidâî mektep haline getirilerek yeni usûlde eğitim ve öğretime başlanmıştır. Lâkin sıbyan mektepleri tamamen ortadan kaldırılmayıp kendi içerisinde ıslahata tâbi tutulmuştur.

1891'de şehirlerdeki ibtidaîler 3 yıl, köylerdekiler ise 4 yıldı. Şehir ibtidâîlerinde şu dersler okutuluyordu: Elif-bâ, Kur'ân-ı Azîmü'ş-şân, tecvid, ilm-i hal, ahlâk, sarf-ı Osmânî, imlâ, kıraat, mülahhas tarih-i Osmânî, muhtasar coğrafya-yı Osmânî, hesap, hüsn-i hat. Sıbyan mektebine başlama yaşı 4 yıl, 4 ay, 4 gün idi. Daha geç başlayanlar için mektebi tamamlama yaşı ise 12-13'ü bulurdu.

Mektebe 'Âmin Alayı' denilen bir merâsimle başlanırdı. Mektebe başlayacak çocuğun ailesi, evvelce hazırlık yapar, Kapalıçarşı’dan gereken tüm eşyalar, mahalledeki çocuklara, husûsen de fakir aile çocuklarına verilecek hediyeler tedarik edilirdi. Merâsim günü, çocuk giydirilip kuşatılır, sağ omuzdan sol tarafa kıymetli bir şal bağlanır, sol omuzdan sağ tarafa ise kadife üzerine sırma işlenmiş cüz kesesi takılırdı. Bu merasimin evvelinde, sabah namazından sonra bilhassa Eyyûb Sultân Hazretleri'ni ve evliyâ türbelerini ziyaret etmek âdettendi.

Cemiyet başlayınca çocuk, bir midilliye bindirilir, sağından solundan birer kişi tutar, çocuğun mekteb minderi rahlesinin üzerine konurdu. Önde mektebin bevvâbı, rahleyi başında götürür, arkada başkalfa, ilâhicilerin okudukları ilâhileri idare ederdi. İlâhici çocukların ardında ise âminciler, alayı tamam ederdi. İlâhiler okundukça arada bir âminciler hep bir ağızdan, yüksek sesle "Âmin" derlerdi.

Eğer çocuk bir şeyh efendinin çocuğuysa, şeyhin tarîkatını belli eden sancaklarla dervişanı da alaya eşlik eder, kudüm ve halîle çalınır, zikirler çekilirdi.

Bir mektep ilâhisinin bir bendi:

Yâ İlahî başlayalım ism-i Bismillâh ile
Bu duâya el açalum ism-i Bismillâh ile
Sen kabûl eyle duâmız Besmele hürmetine
İlmini eyle müyesser yâ İlâhe’l-âlemîn
Ol Muhammed hürmetine meded eyle yâ Mu‘în
İlmini eyle müyesser yâ İlâhe’l-âlemîn
Kapuna geldik niyâza yâ İlâhe’l-âlemîn
Eyleyip mansûr muzaffer kullarına yâ Mu‘în

Seyrine doyum olmayan bu alay mektebin kapısına varınca, ilâhicibaşı olan çocuk gülbank çekerdi: "Allah Allah bir Allah, Celîlü'l-Cebbâr, Muînü's-Settâr, Hâliku'l-leyli ve'n-nehar. Hû diyelim... Huuû"

Çocuklar neş'e ile mektebin kapısından içeri girer, koşarak gidip minderlerine otururlardı. Hoca efendi de yerine oturunca çocuğun minderi hoca efendinin rahlesinin önüne konurdu. Cüz kesesinden müzehheb Elîf-Ba cüzü çıkarılıp açılır, hoca efendi çocuğa besmele-i şerîfi göstererek okuturdu. Sonra "Rabbî yessîr, velâ tuassîr Rabbî temmîm bi'l-hayr" duâsını heceletir, Elîf'ten Ye'ye kadar okutur, daha sonra duâ eder, çocuklar hep bir ağızdan "Amîn" derlerdi. Böylelikle merâsim tamamlanırdı.

Osmanlı'da sıbyan mekteplerinin ilk yazılı ders programı, Sultân II. Bâyezîd'in vakfiyesinde görülür: “ve Muallimhaneyi dahi talimi eytam ve evlâd-ı fukara için vakfetti ki onlara mektephânede muallim ve halîfe olanlar tâlimi kelâmı kadîm ve Kur’ân'ı azîm edeler ve bir sâlih hâfızı kelâmullah ve namazın erkânın ve şeraatin bilir ve sıbyan talimine münasip ve kadir kim ise muallimhanede eytamdan ve sıbyan-ı fukaradan otuz nefer oğlancıklara yevmi cumadan gayri günlerde Mushaf-ı Kerîm'e baka, Kur’ân'ı menit okuda ve kemâ yenbağî öğrete ve bildire ve mâzilerin ve geçmiş derslerin dinliye ve namaza müteallik nesneleri okuda ve bildire ve tedibe muhtaç olanları şer’i eyliye ve hizmetinde dâim ciddi sa’y eyliye ve destur vericek zaman vâkıfın ruhu için ve kabulü tilâveti eytam için duâ ettire ve bir sâlih hâfız kim ise anda kalfa ola, sıbyân okutmakta ve bildirmekte ve mâzilerin dinlemekte ve tedipte muallime dâim muavenet eyliye”

Kur'ân-ı Kerîm öğrenmek eğitimin başıydı. Namazla ilgili bilgiler başta olmak üzere bazı ilmihal bilgileri ve akâid kâideleri öğretilir, hüsn-i hat dersi verilirdi. Aritmetik de verilen dersler arasındaydı. Amaç çocuğu şerden sakındırmak ve hayra sevk etmekti.

Sıbyan mektebinde bir hoca efendi ve onun yardımcısı olan kalfa bulunurdu. Ayrıca bir hademe (bevvâb) ve bir mubassır vazîfeliydi. Mubassır, çocukları evine götürüp getirir, çocuklar arasındaki kavgalara mâni olurdu. Hoca efendi ve kalfalar mahallenin vakur, haysiyetli, gücü yerinde ihtiyar zâtlarından seçilirdi. İhtiyar kişi, Osmanlı'da kıymetliydi zira bilgisi ve görgüsüyle cemiyeti ayakta tutan direklerdendi.

Çocuk hececilikten kıraat derecesine terfî ettiğinde Amme cüzünden başlar, Fergab'a gelince hoca efendinin önünde "Fergab" der demez, arkasında beklemekte olan kalfa hemen çocuğun fesini kapardı.

Çocuğun başına sırmalı cüz kesesi giydirilir ve öylece evine götürülürdü. Mahalleli, çocuğun "Fergab"'a çıktığını anlar ve içten bir "Maâşallah bârekallah" derlerdi. Evdeki sevinç ve neş'e ise târife gelmezdi.

Cumhuriyet devrine kadar varlıklarını bir şekilde sürdüren, Osmanlı bakıyesi olup da kaldırılan her kurum ya da makam gibi yozlaşmakla suçlanan, geri kalmışlığımızın müsebbiblerinden biri olarak görülen sıbyan mektepleri, 3 Mart 1924'te Tevhîd-i Tedrîsat Kânunu uyarınca kapatılmıştır.